Söylemek mi, Susmak mı?
Her imalat sürecinde güvenlik sırf bir dizi kural değil, istikrarlı ve verimli çalışmanın temelidir. Ancak çalışanlar sorunları açık açık dile getirmekten korkuyorsa en sıkı talimatlar bile işe yaramaz.
Neden ihlalleri dile getirmekten korkarız?
1968 yılında iki sosyal psikolog John Darley ve Bibb Latane daha sonra Seyirci Etkisi olarak adlandırdıkları bir deney tasarlamış. Onlar, olaya ne kadar fazla insan tanıklık ederse, müdahale ihtimalinin o oranda azaldığını gözlemlemiş. Herkes: “Bunu mutlaka başka birisi bildirir.” diye düşünür. Sonuçta herkes susar.

İş sürecinde de aynı kural geçerlidir. Örneğin, dökme kolaylığı için bir beton karışımı gereğinden fazla suyla seyreltildiğinde ve bu işlem yapının dayanıklılığını azalttığında çalışanlar: “Dışarıdan normal gözüksün, en önemlisi bu.” diye düşünebilir. Böyle durumlara ne kadar sık dikkat etmezsek, işin son aşamasında veya daha da kötüsü işletme sürecinde belli olacak kusurların meydana gelme ihtimali o kadar artacaktır. Kalitesiz malzemelerin veya aletlerin kullanıldığını gördüğünde yanındaki iş arkadaşların buna müdahale etmemesi, “Demek ki böyle yapılabilir” gibi yanlış bir izlenim veya daha da kötüsü: “Söylersem ortalığı yersiz karıştıran birisi olduğumu düşünürler veya dikkat bile etmezler.” korkusunu yaratır.

Herkes: “Bunu mutlaka başka birisi söyler.” diye düşünür. Sonuçta herkes susar.
Herkes: “Bunu mutlaka başka birisi bildirir.” diye düşünür. Sonuçta herkes susar.
Bu durum pratikte kendini nasıl gösteriyor?
Bir işletmede mühendisin biri, kaynakçı ekibinin paslanmaz çelik işlerinde yanlış elektrotları kullandığını fark etmiş. Bu durumun kaynak dikişi kalitesini azaltabileceğini ve kusura neden olabileceğini anlıyordu, fakat: “Herkes susuyor, demek ki her zaman böyle yapıyorlar.” diye düşünmüş. O zaman bir şey olmamıştı. Ancak prosedürler ihlal edilerek montajı yapılan yapı bir ay sonra son kontrol aşamasında çatlamış, kaynak bağlantıların yeniden yapılması gerekmiş, bu da gecikmelere ve ek masraflara neden olmuş.

Bir bilişsel etki daha: riske alışma durumudur. Bir ihlal uzun süredir sonuç doğurmazsa onu tehlikeli olarak algılamayı bırakırız. İlk defa paraşütle atlama korkutuyor, yirminci defa bu, sıradan bir şey haline geliyor. İşimizde de aynısı: eğer ihlale yıllarca kimse önem vermezse tehlike hissi körelir.
Ve herkes susarsa durum değişmez. İşte bu yüzden güvenlikte liderlik, pozisyonla değil, kişisel sorumlulukla alakalıdır. Lider, rahatsız edici bile olsa, pek popüler bir şey olmasa bile eyleme geçen kişidir.
Alışılagelen mekanizmayı nasıl bozarız?
  • Seyirci etkisinin farkında olun: herkes susuyorsa tehlike yok demek değildir. Eğer bir şeylerin yanlış olduğunu düşünüyorsanız bunu söyleyin.
  • Riske alışkanlık, ihtiyatı elden bırakmanıza neden olmasın: ihlalin “normal” bir şeye dönüşmesi, güvenli olduğu anlamına gelmez.
  • Riskler hakkında açık ve rahat konuşun. İnsanlar agresif olmayan bir şekilde sunulduğunda bilgiyi daha iyi algılar. “Sen yanlış çalışıyorsun!” yerine: “Emniyet sistemi düzgün mü, hadi kontrol edelim!” demek daha iyi.
  • Örnek olun. Kendiniz kurallara uyuyorsanız bu diğer kişileri de motive eder.
  • İlgi gösterme kültürünü destekleyin. İş arkadaşınız ihlali bildirirse ona teşekkür edin, muhbirlikle suçlamayın.
  • Sadece sorunları değil, çözümleri de arayın. “Burası güvenli değil” diye geçmek yerine durumun nasıl düzeltileceğini önerin.
Bugünkü küçük aksiyon yarın hayat kurtarabilir. Güvenlik, her birimizin sorumluluk alanıdır. İhlal gördüğünüzde bunu bildirmekten korkmayın.

Riskleri hemen şimdi bildirmeye hazır mısınız?

Güvenlik konularıyla ilgili anonim öneriler ve geri bildirim için özel elektronik formumuz var!

Hemen şimdi yaz: scs@t2ic.com

Ayrıca şirketimizin ofislerinde, 96VAA, 90VEG, 90VDD binalarının girişinde mesaj kutuları yerleştirilmiştir: bu kutulara isimsiz bildirimler dahil olmak üzere kendi mesajlarınızı bırakabilirsiniz.